(Dedicado a Eda De Acuerdo Hombre)
Kerem Ökmen
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın aynı adlı romanından uyarlanan ve Serkan Keskin’in oyunculuğuyla hayat bulan ‘Saatleri Ayarlama Enstitüsü’, Türkiye’nin modernleşme sürecini ve bununla ortaya çıkan yaşam tarzı farklılığını, Hayri karakteri yoluyla aktarır. Hayri’nin çocukluğundan yetişkinliğine kadar geçen yaşamı ve bu süreçte yaşadığı olaylar, başarılı bir şekilde yorumlanmış ve Serkan Keskin’in sahnede devleşen oyunculuğu ile sahneye konmuştur.
Oyunu izlerken ilginizi çekebilecek ilk şey, oyunun tek kişilik olmasıdır. Bu şaşırtıcıdır, çünkü romandaki karakterler sayıca fazladır. İşte bu noktada ilginç bir çözüm geliyor: sahnenin üzerindeki büyük ekran, Serkan Keskin’in o anda oynayamadığı karakterlerin konuşmalarını sağlıyor. İlk dakikalarda sinemavari gelse de, bu ekranın kullanışlılığı kısa sürede anlaşılabiliyor. Bunun yanı sıra, Serkan Keskin’in sahnede hızlıca kılıktan kılığa girmesi; bir-iki dakika içinde anlatıcıdan o anda oynaması gereken kişiye dönüşebilmek, hem de bunu hala replikleri söylerken yapabilmek gerçek bir başarıdır.
Oyunun hikayesi de ilginçtir. Başlangıçta özellikle bahsedilen büyük, antika saat oyun içinde izleyicinin karşısına çıkmaya devam eder. Hayri'nin çalkantılı hayatı ve ardından gelen ikilemler, izleyiciyi hem eğlendirir, hem de duygulandırır. Am oyunun asıl önemli yeri, Saatleri Ayarlama Enstitüsünün kurulup yayılması ile başlar. Burada, yazarın da eleştirdiği gibi, kapitalist sistemin hayatımızdaki hakim yönü vurgulanır. Enstitünün saatleri ayarlamak gibi küçük, kolay bir şey üzerinden bu kadar iş kurması ve gelişmesi ayrı derecede ironiktir.
Bu arada, Hayri de bir şeyler kaybetmektedir. Artık mütevazı bir hayatı yoktur: yalanlar üstünde kurulmuş, artık eski halinden çıkmış bir sistemde av mı avcı mı olduğunu bilmemektedir. Tam bu anda, oyunun en can alıcı anı gelir: gelen müfettiş, Hayri’ye aslında işinin ne kadar anlamsız bir şey olduğunu gösterir. Bu andan sonra, ekran aracılığıyla hayri’nin bütün hayatı bir sesler ve renkler karmaşası ile gösterilir. Oyunun sonunda, Hayri hayal ile karışık bir anekdot anlatır ve oyun son bulur.
Genel olarak oyuna ve Serkan Keskin’in performansına hayran kalsam da, ufak tefek eksik yanları görmedim değil. Öncelikle, ekran çok riskliydi. Tam bir konuşmanın ortasında ekran donduğu için beş dakika onun düzeltilmesi gerekti. Ayrıca, her ne kadar bu oyunda etkili olsa da, tiyatro oyunlarında ekranların kullanılmasını doğru bulmuyorum. Ekran, sinemanın bir unsurudur, sahne ise tiyatronun. Ama bu etken dışında, oyuna gitmenizi tavsiye ederim, özellikle de başarılı uyarlamaları izlemeyi seviyorsanız.
Comments